Zeynep Merdan: Bir şahitlik yarası: Filistin
Bakış, kanayan bir şey
Gördüklerimi unutamam
Gözlerim sonsuza dek kapanınca belki
Neden kurşun yemiş gibi ki gözlerimiz?
Çocukları
vurdular. Bebekleri öldürdüler. Soykırım yaptılar. Bizim de gözlerimizi
vurdular. Hepimizin gözlerine nişan aldılar. Gözlerimizi vurdular. Bakış,
yaralanan bir şey. Kanayan bir şey. Vurulan bir şey. Şahitlik yarası kaldı
gözlerimizde. Kanlı bir göz yarası.
Cehennemi
seyretmek
Ekim
2023. Filistin Soykırımı’nın şahidiyiz. Bombalanmış hastaneler, kanlı
oyuncaklar, poşetler içindeki çocuk cesetleri... Biz milyarlarca insan, milyonlarca
sosyal medya kullanıcısı; hepsine şahitlik etti gözlerimiz. Bizden on, yüz
yıllar sonra bunca olan biteni gören herkes böyle bilsin bunu. Bize cehennemi
seyrettirdi İsrail. Artık bütün dünya şahit. Gözlerimiz, vicdanımız, işte
hepsi, herkes şahit.
Gazze’de
dünyanın kendilerinin yüzü suyu hürmetine yaratıldığına inanan (!) kendinden
olmayan herkesi “goy” olarak gören, ruhları kinle hastalanmış, hastalıklı bir
kibri iman sanmış, bebekleri, çocukları öldürecek kadar kalpleri intikam
bağlamış Siyonistler Kudüs’e Cennet Krallığı kurmayı düşünüyor. Hayır, Cehennem
Krallığı. Ve bu cehennemi hepimize seyrettiriyorlar. Evlerimizden ellerimizde
telefonlarla bu cehennemi seyrediyoruz. Ne tuhaf değil mi? Gazze’de bebekler öldürülür,
biz yine yaşarız. Utanmadan yaşarız. Canlarını kaybedenleri izleyerek kazanma
hırsı duyarız hâlâ her şeye. Onca yokluğun içinde ölmeyi göze alanlara bakarak;
hâlâ bir şeylerin olmadığına, neden daha konforlu yaşayamadığımıza falan dertleniriz.
Zenginleşmeyi, güçlenmeyi, güzelleşmeyi düşünürüz hâlâ. Gazze’de bebekler öldürülür,
biz üç kuruşluk dert, hasret, aşk acısı çekeriz.
Tanımlamanın
iktidarı
Kur’an’da
“Şeytan onlara yaptıklarını süslü gösterdi” (Nahl Suresi, 63. ayet) ayeti ve “fe
zeyyene” ifadesi dikkat çekicidir. “Süslü gösterme”ye şeytani bir özellik
atfedilir. Akıl; süslü, meşru, mantıklı gösterilenin ardındaki kötülüğü gören
gözdür bu yüzden. Estetize ederek, meşru göstererek, mantıklı kılıflar bularak
kendini “süslü gösteren” kötüyü tanımak için ferasetli bir bakış geliştirmeli
insan. Kötülüğe felsefeyle, dinle, sanatla, bilimle meşruiyet kazandırılmasının
ölümcül sonuçları olabiliyor. Kötülüğün meşru kılıflarla örtülmesi, makul gerekçelerin
ardına gizlenmesi, romantize edilmesi, estetize edilmesi kötülüğün kendisinden
daha tehlikeli. İdeoloji zannedilen çoğu şey “estetize edilmiş,
meşrulaştırılmış düşmanlık duygusu”ndan ibaret. Bunun zirvesi olan Siyonizm; nefret,
kin, düşmanlık duygularına mecbur bu yüzden. Çünkü ideolojiler taraftarlarını
düşünceden çok duygularla yönetir. Günümüzde en hızlı propaganda araçlarından
biri öfke, nefret, kin gibi tetikleyici duyguları kullanmak. Siyonizm tam da
bunu yapıyor işte. Meşruiyet kazanmak istediği zamanlarda, kargaşa istediği
zamanlarda bu en ilkel duyguları kışkırtıyor. Böylece kitlelere kolektif nefret
şırınga ediyor.
Filistin-İsrail
meselesi bize sınırları aşmanın, haddi aşmanın sınırsızlığını da gösterdi:
Çarpıtılmış tanımlamalarınıza inanacak, onlara onay verecek çoğunluk, kitleler,
lobiler bulun ve böylece her şeyi meşru (!) hâle getirin. Sadece Filistin
meselesi değil, birçok sorunun temelinde sadece bu var. Tanımlamanın iktidarı
var. Başka şeyler daha öğretti Filistin-İsrail meselesi. Kötülüğün,
şeytaniliğin yüzü artık “düzgün.” Diksiyonu “düzgün.” Kılığı, kılıfı “meşru.”
Beden dili “münasip.” Kötünün apaçık, canavar, cadı imgesi bitti. Kudretli,
güvenilir duran; makul, rasyonel cümleler kuran; kravatlı, takım elbiseli en
sinsi kötülük var karşımızda artık. Siyonizm=İdeolojik narsisizm.
Siyonizm, tanık olduğumuz en narsisistik ideoloji ve İsrail en narsisist
devlet. Narsisizmin bütün istismar çeşitlerini görmek isteyen İsrail’e
bakabilir. Ve bu narsisizmin zehri sadece Filistinleri değil, bütün insanlığı
istismar ediyor artık.
Akıllı
öfke
Hastane
bombalama aşamasına gelmesine rağmen hâlâ inkâr etme, dünyayı aptal yerine
koyma küstahlığı göstermek… İsrail, güdümündeki birçok destekçisi ve sosyal
medya hesabı bunu da yaptı. Ve başka şeyler daha. Sinsi, pespaye ama oldukça
etkili, sosyal medyada kötülük destekçisi birçok hesabın vazgeçilmezi bir algı
hilesi var: Sihirli vurgular. Rezil, aşağı, apaçık bir kötülük ortadayken
algıyı ve vurguyu hep tuhaf bir şey üzerine çekin... Kısa, cool, hafif ironik
ve olabildiğince sade olsun vurgunuz. Akıl oraya gitsin ve ana mesele
flulaşsın... Bilinçdışını bulandıran küçük bir çarpıtma hilesi. Pespaye ama etkili.
Sosyal
medyayı akıllıca kullanmak büyük önem taşıyor artık. Normal şartlar altında
şiddet, katliam, ceset görüntüleri tetikleyici/olumsuz etki yaptığı için
verilmez. Ama İsrail’in katliamı yayılmak zorunda artık. Sosyal medyayla,
tepkiyle, boykotla mı olur? Evet. Bu aşamadayız, durum bu kadar vahim artık. En
küçüğüne kadar her tür tepkiyi göstermek zorundayız. Böyle mi mücadele edeceğiz
diye azımsanacak zaman değil, “elde ne varsa” aşamasındayız artık. Duygusal,
romantik bir tepki değil boykot aşaması. Yapılması gereken en makul ve etkili
hamlelerden biri. Filistin’i yok sayıp tepki gördükten sonra geri adım atan
birçok marka oldu.
Öğrenilmiş
çaresizlikten daha beter “kanıksanmış mazlumluk” var. Bir Orta Doğu
mukadderatçılığı, Ağıt ve Beddua Edebiyatı değil artık lazım olan. Elde ne
varsa mantığı lazım artık, ne varsa/ne kadar olabiliyorsa kafası lazım herkese.
Mazlum olmaktan bıktı artık Filistin. Sadece Filistin değil; güçsüzlükten, mazlumluktan
bıktı artık mazlumlar. “Zalime karşı mazlum değil, müntekim olunsun artık. Masumlar,
mazlumlar artık yenilmesin. Yetti artık, daha yenilmesin.” Böyle öfkeli her feryadın
akıllı bir öfkeye dönüşmesi lazım artık.
İnsanlığın
şerefi
İsrail
binlerce çocuğu öldürdü. Çocuk Hastanesi bombaladı. Gazeteci öldürdü. İş artık
soykırıma gidiyor. Bunca suça rağmen ses vermiyor Dünya. İslâm, Müslüman davası
falan değil artık bu, insaniyetin öldüğü yer burası. Vicdanı olan için cehennem
burası. İnsanlığın şerefi yok mu?
Apaçık
haksızlığa uğradığı hâlde ispat edemeyen, dili bir türlü dönmeyen, herkesin
hakir bakışına maruz bırakılan bir “gariban” ile tribünlerin onayını aldıkça
kibirli ve gaddar haksızlığını meşrulaştıran kudretli birinin kavgasına
benziyor artık Filistin-İsrail mücadelesi. Hayır; Fakir Edebiyatı, Mazlum
Edebiyatı değil. Filistin bu dünyanın “küresel garibanı.” Ya bütün
dezavantajına rağmen haklı olanın yanında olma erdemi ve cesareti göstereceğiz.
Ya da kudretli olanın kibirli ve gaddar egoizminin yancısı olacağız. Seçim
vicdanımızın. Çünkü kötü olmamak, kötülüğe mâni değil. Kötü olmadan, kötülük
yapmadan da kötülüğe hizmet edebilir insan. Kötülüğün nesnesi olmak, kötü
eylemlere hizmet ettirir iyi insanı bile. Bunca şeye rağmen safını bir türlü
seçmeyen, duruşu olmayanlar kötü olmadan kötüye ve kötülüğe hizmet ediyorlar bu
yüzden.
Kudretli
olanın kibirli ve gaddar egoizminin yancısı olmaktansa “bütün dezavantajına
rağmen haklı olanın yanında olma erdemi ve cesareti” gösterenler de oldu neyse
ki. Ruhu, aklı, muhakemesi, kalbi, vicdanı, yüzü güzel insanlar. Filistin
meselesi, bu erdem cesaretini göze alanları da gösterdi. Onlardan biri Bella
Hadid’di. Ve şerefiyle ölenler vardı. Binlerce ölenlerden biriydi o da:
Filistinli Ressam Heba Zagout... Bir suçu yoktu. Hiç kimseye zararı yoktu.
Savaşın içine doğduğu berbat bir dünyayı resimler çizerek güzelleştiriyordu her
şeye rağmen. Ve rezil bir savaşta çocuklarıyla birlikte bombalanarak öldürüldü.
Heba Zagout… Şerefli vicdanlarda unutulmayacak ruhun.
Bazen
bir eşik vardır. O eşikte ne kazanmak hırsı ne her şeyi kaybetme korkusu kalmıştır...
O öyle bir eşiktir ki kanlı bir yumruğu, kibirli bir suratın tam ortasına
attırır. Kör bir kurşunla tam isabet vurdurur. O eşiğe gelenin Tanrı’dan başka
korkacağı hiçbir şey kalmamıştır. O eşikteyiz artık.
Bebekleri
bombalanan, bedenleri parçalanan, ruhları paramparça olan annelerle bile alay
ettiler. Onca kötülüğün üzerinde zevkle, hayvani bir hazla dans ettiler,
eğlendiler. İşte tam da bu yüzden onları dünyaya ifşa edeceğiz. Meşrulaştırılmış
şeytaniliklerini, estetize edilmiş pisliklerini ve makul gösterdikleri ikiyüzlülüklerini
aşikâr edeceğiz. Parmaklarımız mahvolana dek yazacağız. Gözlerimizi tanık,
kalemi şahit kılacağız. İnsaniyet şerefine. Yazının şerefine. Kalemin şerefine.
Ant olsun.
Zeynep Merdan